Etiketler

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Bir Şiir Bir Fotoğraf Bir Düşünce

Yazı başlığına bakıldığında bir edebiyat saatine daha hoş geldiniz algısı yaratmış olsa da, bugün sanki bir şeyler keşfetmiş bir mucit havasındayım. Sabah bir bankamatik başında para yatırmak için, yaklaşık 10 sıralı işlemi ekran yönlendirmelerine göre yaparken, iş akışını tasarlayan mühendis ekibinin ne kadar gereksiz detayları işleme dahil ettiğine şaşırdım. Karmaşıklığın gelişmiş özelliklere sahip sistemlerin temel özelliklerinden biri olduğu düşünülse de, bence yanlıştır. Bence, sadelik karmaşıklığın zirvesidir… 

Para yatırma işlemi bu kadar zorlaştırılmış ise, hayatımızın daha kolay olabilecekken gereksiz karmaşıklığın içinde zorlaştırıldığını düşünmemek mümkün mü? Bana öyle geliyor ki, mühendislik fakültelerinin sadece analitik düşünce ve rakamsal yeteneklerinin geliştirildiği fakülteler olmaktan acilen çıkmalı. Müzik, şiir, tiyatro, dans, resim gibi örnekleri çoğaltılabilecek sanatsal yetenekleri besleyecek eğitimler verilmeli. Biraz da olsa sanat yapamayan adam mühendislikte yapmasın arkadaş. Birde sanat yapamayanların siyaset yapmamaları gerektiğini de ayrıca belirtmek istiyorum. Hayat, ancak o zaman zarif ve ince detayların sade bir şekilde bizlere sunulduğu konfor dönüşümü yönünde ilerleyecektir. 

Bunu sadece mühendisler yada siyasetçiler için düşünmüyorum. Bizlerde izleyici ve takipçi olarak katılmalıyız bu faaliyetler içine. Hayal gücümüzü çocuk çağlarımızdaki seviyesinde tutabilmek için, çocuklar gibi küsmek ve tekrar barışmak için sadece dakikaların geçtiği, tek başına kaliteli zaman geçirebilmek için, kendimize gülebilmek için, çocukluğumuzda kendiliğinden sahip olduğumuz, fakat güzel ve estetik hiç bir şey takip etmeden, okumadan büyüyerek unuttuğumuz özellikleri tekrar kazanmalıyız. Arkadaşlar yetişkin çocuklar olmalıyız.

Hafta sonu bir kitapçıda kişisel gelişim üzerine yazılmış yüzlerce değerli kitabın kapaklarına baktım. Limit Sizsiniz, Koza Kelebeği Bilmez, Düşün ve Başar, Her Şey Seninle Başlar, Sadece Aptallar 8 Saat Uyur, The Secret, Ferrari'sini Satan Bilge, Ermiş Sörfçü ve Patron, Kendine Güven … ve daha ne kitaplar. Kitapların isimlerinin hepsini gözden geçirdiğinizde bile self motivasyon hissi kanınızdaki serotonin, dopamin ile birlikte tırmanışa geçiyor. Bu tırmanışın sonucunun bir satın alma ile sonuçlanması ihtimali çok yüksek tabi ki. Bence hiç zararı da yok,  motivasyon için güzel seçeneklerden birisi kişisel gelişim kitaplarıdır. Ama tabi yine bence diyerek söylemek istiyorum;  Bu kitapların tamamı, farklı kelimeler kullanılmış olsa da, hepsi birbirinin tekrarı. Sadece bizim algılarımızın beğendiği kelimeler farklı dizilişlerde yer alıyor. Farklı farklı kişisel gelişim kitapları okuyacağımıza, beğendiğiniz bir tanesini yılda bir kez tekrar okumakta aynı etkiyi yapmaz mı? Bence daha etkili bile olacaktır. Hepsi diyor ki ya hayatın başlangıcına odaklanmalı ya da sonuna. Ya çocukları örnek almalı ya da hayatın hızlıca aktığını bilerek ve görerek, daha değerli daha estetik doygunluklar yaşamalı.

“Yakınca öleceğimi anımsamak, hayatta önemli seçimler yapmamda en büyüm yardımcım oldu şimdiye kadar. Çünkü neredeyse her şey - bütün dış beklentiler, gurur, rezil olma ya da başarısızlık korkusu- bütün bunlar ölümün karşısında önemsizleşiyor ve geriye sadece gerçekten önemli şeyler kalıyor. Öleceğinizi anımsamak kaybedecek bir şeyiniz olduğu yanılgısına düşmekten kurtulmanın en iyi yolu. Zaten çıplaksınız. Yüreğinizi takip etmemeniz için hiçbir sebep yok.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder