Nâzım Hikmet Ran (15 Ocak 1902 - 3 Haziran 1963)
Yarın ölümünün 50. Yılıdır. Siyasi inançları yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en büyük şairleri arasında gösterilmektedir. Şiirleri yasaklanan ve yaşamı boyunca yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan Nâzım Hikmet, İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre yattı. 1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkarıldı, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile yeniden Türk vatandaşlığına alındı. Türkiye'de, ölümünden iki yıl sonra 1965'te şiirleriyle yeniden önem kazandı. Mezarı Moskova'da bulunmaktadır. Bu otobiyografi 1961 Yılı 11 Eylülünde Doğu Berlin'de Yazıldı.
1902'de
doğdum
doğduğum
şehre dönmedim bir daha
geriye
dönmeyi sevmem
üç
yaşında Halep'te paşa torunluğu ettim
on
dokuzumda Moskova komünist üniversite öğrenciliği
kırk
dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on
dördümden beri şairlik ederim
kimi
insanlar otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi
insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde
de yattım büyük otellerde de
açlık
çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda
asılmamı istediler
kırk
sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz
altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu
elli
dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prag'dan Havana'ya
Lenin'i
görmedim nöbetini tuttum tabutunun başında 924'te
961'de
ziyaret ettiğim anıt kabri kitaplarıdır
partimden
koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan
putların altında da ezilmedim
951'de
bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de
çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim
kadınları deli gibi kıskandım
şu
kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım
kadınlarımı
konuşmadım
arkasından dostlarımın
içtim
ama akşamcı olmadım
hep
alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının
hesabına utandım yalan söyledim
yalan
söyledim başkasını üzmemek için
ama durup
dururken de yalan söyledim
bindim
tirene uçağa otomobile
çoğunluk
binemiyor
operaya
gittim
çoğunluk gidemiyor adını
bile duymamış operanın
çoğunluğun
gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya
büyücüye
ama kahve falına baktırdığım oldu
yazılarım
otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere
yakalanmadım daha
yakalanmam
de şart değil
başbakan
fakan olacağım da yok
meraklısı
da değilim bu işin
bir
de harbe girmedim
sığınaklara
da inmedim gece yarıları
yollara
da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama
sevdalandım altmışıma yakın
sözün
kısası yoldaşlar
bugün
Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım
diyebilirim
ve
daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.