Fikirlerine ihanet ederek mi yaşamak? Yoksa ideallerine ve inançlarına bağlı kalarak ölmek mi? Ali İsmail
Korkmaz, Ethem Sarısülük fikirleri ve idealleri uğrunda ölmüşlerdir. Ancak onlar, tıpkı yazımda okuyacağınız Nikos gibi yıllar sonra bile şiirlerin içinde,
şarkıların içinde ve her yerde hala yaşıyor olacaklar. Bir amaç uğruna
hayatlarını verenlere, başka insanlar yaşamaya devam ettikçe, onlara hayat
vermeye devam ederler. Ve daha çok büyüyerek yaşarlar. Bu yazı fikir gözetmeksizin kendi iradeleri dışında yaşam hakları elinden alınmış insanlarımız içindir.
Yıl 1951 ve komşu Yunanistan'da Amerika yanlısı bir hükümet
var. Bu hükümet, ikinci dünya savaşında faşizme karşı direniş örgütlerinde
aktif olarak çalışmış Nikos Beloyannis 'e bir komplo yaparak haksız yere
suçlamış ve askeri mahkemeye çıkarmış. Nikos savunmasında demiş ki;
“Amacı benim kişiliğimdeki barışçıl politikayı yargılamak
olan bu mahkemede söyleyeceklerim savunma niteliğini taşımayacaktır. Şüphesiz
ki, tutuklanmamızın ve yaratılan bunca kargaşanın altında bazı politik amaçlar
yatıyor. Bizler birer pişmanlık dilekçesi imzalamayı kabul etseydik, aklanacak,
birden bire ”iyi” Yunanlılar, uysal vatandaşlar olacaktık. Bana rüşvet olarak
önemli görevler de teklif edildi… Amacım anlaşma yoluna gitmek ve bir yerlere
yükselmek olsaydı, bu amaca ulaşmak için sizin yardımınıza ihtiyacım olmazdı.
Önemli bir yere çıkmak için tüm olanaklar vardı elimde. Çünkü ben ; Devrimcinin
zor ve tehlikeli yolculuklar içindeki hayatını tercih ettim. Yaşamım,
bağımsızlık ve özgürlük savaşımla sıkı sıkıya bağlıdır. Tehlikelerle karşı
karşıya kaldığımda, izlemem gereken yolu hiç önceden düşünmedim. Fikirlerime
ihanet ederek yaşamak mı? Yoksa ideallerime ve inançlarıma bağlı kalarak ölmek
mi? Her zaman ikinciyi yeğledim. Ve bugün bu kararımdan dönebileceğimi
sanmıyorum.”
Bu savunma sonucunda;
Nikos Beloyannis 1952 yılı 30 Mart tarihinde ve sadece 37
yaşında iken askeri mahkemenin kararıyla ölüme mahkum edilir ve kurşuna
dizilerek öldürülür. Mahkeme sırasında göğsüne bir karanfil takmış olan
Beloyannis’in iftira ve haksızlığa kurban gidişi bütün dünyada tepkilere yol
açar. Ve Ressam Pablo Picasso Beloyannis’e Karanfilli Adam adlı tabloyu yapar.
Nazım Hikmet’te önce Moskova radyosunda Beloyannis’in
kurtulması için bir konuşma yapar. Ve daha sonra da ünlü Karanfilli Adam
şiirini yazar:
Karanfilli Adam
Seher karanlığında,
Projektörlerin ışığında,
Kurşuna dizilen beyaz karanfilli adamın
Fotoğrafı
Duruyor üstünde masamın.
Sağ eli
Tutuyor karanfili
Bir ışık parçası gibi Yunan denizinden.
Karanfilli adam
Ağır kara kaşlarının altından
Bakıyor cesur çocuk gözleriyle,
Hilesiz bakıyor.
Türküler ancak böylesine hilesizdir
Ve ancak komünistler
And içer böylesine hilesiz.
Dişleri bembeyaz:
Gülüyor Beloyannis.
Ve elindeki karanfil,
Bu yiğit,
Bu rezil
Günlerde
Söylediği sözlerden biri gibi insanlara...
Nazım'ın bahsettiği bu fotoğraf Mahkemede sırasında çekilen
fotoğraf, emin olmamakla birlikte tabloda bu fotoğraftan yapılmış olabilir.
İdam kararından sonra. Henüz idam yapılmamışken,
" Her şafak vakti kalbim Yunanistan’da kurşuna diziliyor’ diyen Nazım
Hikmet, protesto için bir mektup gönderir. Yunanlı komünistler Nazım'ı öyle
severler ki, romanlarında ve şiirlerinde ondan ve dayanışmasından bahsederler.
Ve yine ünlü şair Yannis Ritsos’un Nazım Hikmet için yazdığı
"Bir Ad Müzik Ve Evrene Dönüşünce" adlı şiirin son dizeleri şu
şekildedir;
“Nazım
Sen bizi öyle çok sevdin
Biz seni öyle çok sevdik ki
Küçük adınla çağırır herkes seni
Herkes sen der sana
Fransa’da Rusya’da Yunanistan’da
Aragon’da Nazım
Neruda’da Nazım
Ben de Nazım
Özgürlük ki adlarından biridir senin
O senin en güzel adın
Selam Nazım.”
Bu güzel yazı için teşekkür ederim...
YanıtlaSilÇok güzel, yüreğine sağlık
YanıtlaSil