Etiketler

14 Mayıs 2013 Salı

Ceviz Ağacı ile Yunus'un Hikâyesi













Acayip bir hikâyedir bu yazdıklarım. Bir hikâye olması için belki fazla kısacık küçücük ama sahibi isminde kullanmış, ismi " Ceviz Ağacı ile Topal Yunus'un Hikâyesi " demiş. Ben de bir hikâye gibi yazdım ama aslı bundan çok farklı. Dopdolu, açılıp dökülse roman olabilecek kadar yani.

Dostumuz, Çerkeş'in Kavak köyünden. Adı Yunus, büyük kitaplar gibi içinde bir şeyler saklı, akıllı adamlara, ajans haberlerine ve bilmeceye meraklı. Bazen ağaçlardan, bazen günlerden konuşuyoruz ve hep bekliyoruz, daha ilerdedir yaşanacak günlerin en güzelleri diye. Şimdilik ise, sohbetimizin ve bu hikâyenin kederi kesilmiş ve satılmış bir ceviz ağacıdır.

Hepimiz tanıyoruz onu: avlunun içinde ve kapının solundaydı. Altı yaşında dalından düşmüş Yunus cevizin. Yunus'un topallığı bundan, öküzler topalları severler, topallar ağır yürürler çünkü. Ceviz ağaçları ise sevmez topalları, çünkü topallar sıçrayamazlar yemişlere, üzerlerine çıkıp silkeleyemezler dalları. Bundandır topalların sevilmemeleri, lakin insanların hünerleri çoktur, mutlaka dereye atmazlar kendilerini sevilmeyenler. İnsanlar sevilmeden de sevmesini bilirler, hünerlidirler. İşte böyle acayiptir ceviz ağacı ile topal Yunus'un hikâyesi.

Cevizler yapraklarını Eylül'de dökerler ve Kasım'a kadar yeşil kalırlar. Güneşte gölgesi hain olur, rüzgârda konuşur kendi kendine. Yüksektir, geniştir alabildiğine, bizim cevizi üç kişi el ele versen çeviremezdin kütüğünü. Gece altında oturdun muydu yıldızları göremezdin. Hemen her gece altında otururdu Yunus. Çerkeş'in yolu üzerinden sabah namazı vakti geldiğinde, kadınlardan önce uyanırdı Cevizin dalları, yukardan Yunus'a bakardı. Altından geçerken çoğunlukla düşünürdü Yunus. Düşünmek, ne bir mukaddes bir iş ne felaket ne de bir bahtiyarlıktı Yunus için. Ve ölüm, mutlaka varılıp dönülmeyen fakat üzerinde hiç düşünülmeyen bir köydü. Gündüzleri yıldızların neden söndüğünü, dünyanın yuvarlak olduğu ve güneşin etrafında döndüğünü bilmiyordu henüz Yunus. Çinli Müslümanlara, burunları tek boynuzlu gergedanlara ve bir damla suda bir milyon mikroba dair hiçbir fikri yoktu. Öğrendiğinde ise şaşırıp kalmadı, hayret etmedi.

Köy işi zordur katiyen, vücut ezilir bir defa. Toprağa çöküp bak dört bir tarafa ve görmeye çalış. Bela hangi inden pusu kurmuş bilinir mi? Bilinmez, mümkün yok vurulursun. Bela tam ciğerinden vurdu Yunus'u. Biz bu dünyada yaşamış değiliz, geldik gidiyoruz öylesine. Tevatür güzel şehirmiş İstanbul, varıp görülmesi nasip olmadı. Hadi o olmadı, lakin niye tiftiği yok, altmış haneden otuzunun ?

Yunus'un da tiftiği yoktu. Attığın taş dediğin kuşu vurmuyor, dünya trene bindi, dünya dediğin gayrı öküzün boynunda durmuyor. Köy yerinde el ayaktır öküz. Çok zor olur öküzü satmak, yarı ölümdür bir nevi. Öküzün gitti mi korkulursun, sattılar öküzünü Yunus'un. Yarı ölümdür dedik öküzü satmak, her hal yolların sonu göründü. Akıl almaz olan biten bu işleri, toprak sabuna döner, kayar gider insanın elinden. Cümle mahlûkatın mekânı vardır da, kurdun mekânı olmaz. Toprağın elinden kaydı mıydı bir mekânız kurt olursun. Ve toprak sabuna döndü, kaydı gitti toprağı elinden. Yunus kaybettikçe cevizini düşünürdü, o ise hiçbir şey istemeden sormadan rüzgâr da kendi kendine konuşurdu.

Nasıl ki çocuklara ana, tohuma toprak nasıl lazım ise, kadın öyle lazımdır erkek kısmına. Bir kız kaçırdı Yunus, çünkü düğün dernek pahalı. Kız kaçırmak ise ucuz. Ama bela vurmuştu bir kere Yunusu, fakirin karısı kavi olmaz derler ve bir gün Çerkeş yolu üzerinde yine bir sabah vakti Yunus'un arkasından yuvarlandı yere, ölüverdi kırmızı peştamalının içinde.

Topraksız, öküzsüz, kadınsız kalmışlardı dünyada bir başlarına ceviz ağacı ile Yunus. Yalnızlık koydukça koydu Yunus'a, el toprağında ter döker oldu. Yalnızlık umurunda değildi Cevizin, toprağın içinde giden kökleri vardı, yüksek dalları ile yukarıdan Yunus'a bakardı ve geceleri karanlıkta kaybolur giderdi. Yunus uyumazdı, beklerdi sabaha kadar. Düşünürdü, cevizden konsol yaparlar da topal Yunus ne işe yarar?

Zemheriler gelir barınamazsın Yunus, artık daha fazla sürünemezsin. Sat Yunus cevizini, yün yorgan değil bu sarınamazsın, bir cansız ağaçtır yaranamazsın. Varlıklılar varsıza kilim dokur mu? Vay cevizimin hali, vay benim halim dedi Yunus. Mekânsız kurda mekândı artık Ceviz, yarı ağaç yarı insandı. Sattı Yunus cevizini, cenazesi çırçıplak yere uzandı, dalları kesildi, budandı. Sabahların sahibi vardır, günler daima bulutta kalmaz. Her hal ilerdedir yaşanacak günlerin en güzelleri. Şimdilik bu sohbetin hikâyesi kesilip satılmış bir ceviz ağacı.

" Ceviz Ağacı ile Yunus'un Hikâyesi " bir Nazım Hikmet Ran Şiiridir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder